Modernliğin Eşiğinde Bir Osmanlı Şehri: Halep / Abraham Marcus ![]() Malum neredeyse üç yıldır Suriye’de kanlı bir savaş hüküm sürüyor. Bu zaman zarfında devam eden Esad yanlıları ve muhalifler arasındaki çatışmaların belki hiç yaşanmadığı nadir yerleşim yerlerinden biri olan Halep de en sonunda çatışmalardan nasibini aldı. Halep kentinin tarihsel olarak nüfus yapısı göz önüne alındığında, buradaki Ermeni topluluğunun her anlamda yerleşik ve kaydadeğer bir nüfus olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bildiğimiz üzere buradaki çatışmalar Ermeni mahallelerine sıçramıştı. İlk çatışmaların sonunda muhaliflerin kontrolü ele geçirdiği bölgeye rejim güçlerince girildiğini gördük. Söz konusu mahallelerde Ermeni nüfusun yanı sıra önemli tarihi yapıların da bulunduğunu belirtelim. Ne yazık ki tarih, ders alınmadığı için hakikaten tekerrürden ibaret. Zira, 1915 soykırımından güç bela kurtulan az sayıdaki Ermenilerin çocukları ve torunlarının akıbeti yine bir köksüzlük ve imha tehlikesiyle karşı karşıya kalmak. 1915’te yaşadıkları felaket sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nu o dönem yöneten siyasi karar alıcılar tarafından Suriye’ye sürülen ve burada ender de olsa hayatta kalabilen Ermeniler, Suriye’deki Hıristiyan nüfusun yüzde 8-10’unu teşkil ediyor ve bu nüfus büyük ölçüde Halep’te yaşıyor. Bugün başta Ermeniler olmak üzere birçok farklı kültürel toplulukların neşvünema bulduğu güzelim Halep şehri âdeta metruke haline geldi. Bir Antepli olarak, kentin bilhassa Ermenilere ait semtlerini, mahallelerini gezdiğimde aklıma hep Halep sokakları gelir. Ve tabii ki neredeyse bütün mimari yapısı tıpatıp aynı olan Antep Kalesi’ne her baktığımda Halep’in o ihtişamlı kalesine bakar gibi olurum. Halep üzerine konuşmak aslında emperyal bir güç olan Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir kesiti üzerine de konuşmak demek. Uzunca bir süre bu ihtişamlı imparatorluğa vilayetlik yapmış olan Halep, imparatorluğun Ermeni tehciri ve kırımı gibi korkunç insanlık suçlarının da vuku bulduğu bir vilayet idi aynı zamanda. Ancak üzerine konuşacağımız kitap yukarıdaki girizgâhın dışında bir tarihsel zaman dilimindeki Halep’i konu alıyor. Modern Ortadoğu’nun siyasi, toplumsal ve kültürel tarihi üzerine saygın çalışmaları olan akademisyen Abraham Marcus imzalı Halep: Modernliğin Eşiğinde Bir Osmanlı Şehri, kentin karmaşık toplum yapısıyla çokkatmanlı kültürünün dikkat çekici bir portresini çiziyor. Marcus bunu yaparken Tanzimat’tan önceki yüzyıla odaklanıyor. Başka bir ifadeyle, henüz muhtelif küresel güçlerin bölgede modernleşmenin ve her alanda yaşanan köklü dönüşümlerin öncüsü olmadığı bir döneme eğiliyor. Ticaretin şekillendirdiği bir merkez Örneğin aile hayatı, sağlık koşulları, tıp, ölüm, hobiler, popüler kültür, okuryazarlık, eğitim, kadınlar, çocuklar, esnaf loncaları, piyasa düzenlemesi, hayırseverlik, fakirlere yardım, geçim sıkıntıları, sosyal tabakalaşma, hukuk sistemi, suç, hukuki uygulamalar, komşuluk hayatı ya da toplumsal kurumların işleyişi hakkında etraflı bilgiler bulmak hayli zordu. Siyaset, idarecilik, Avrupa ticareti, ekonomik durum, dini azınlıklar ve kentsel meseleler de araştırılmamıştı. Marcus’un söz konusu çalışması literatürdeki boşluğu ciddi anlamda doldurmuşa benziyor. Dolayısıyla elimizdeki çalışma aslında 18. yüzyıl Halep’inden hareketle, modernleşmenin eşiğindeki bir Ortadoğu toplumunun dünyasını yeniden inşa etmeye girişiyor. Bu bağlamda yazarının kendi ifadesiyle, “Şehrin tarihindeki ana boşlukları doldurmaya, yaşam tarzını ve tecrübelerini anlamayı ve olaylı bir yüzyılın seyri içerisindeki gerçekliklerini ve dinamiklerini şekillendiren etkenleri aydınlatmayı amaçlıyor”. Çalışmanın belkemiği Şer’iyye Sicilleri Kitabın ortaya koyduğu en önemli özelliklerden biri de toplumsal yapı, fikir ve inanç dünyası, yönetim sistemi, temel toplumsal ve ekonomik kurumları, demografik yapı ve genel hayat tarzı gibi pek çok açıdan “18. yüzyılda Halep’in Batı’dan mülhem bir modernliğe doğru geçiş yapan toplum” derekesine ulaşamaması. Bu dönemde tıp, ulaşım, iletişim, üretim gibi alanlarda Halep toplumunu büyük bir değişime uğratacak önemli bilimsel veya teknolojik yenilikler yoktu. Devlet, mevcut düzeni koruyan tutucu bir politika izliyordu. Beri taraftan o devrin Halep şehrinin özellikleri sadece bu topluma özgü olmayan, genel anlamda geniş bir bölgeye şamil edilebilecek bir iç dinamiğe sahipti. Bu önemli çalışmanın da gösterdiği gibi, bu özellikler genel anlamda Ortadoğu, özellikle de Arap topraklarında şehir toplumunun doğasını yansıtmaktaydı. |
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |